Osmanlıca Yeminli Tercüman
|
|
Osmanlıca Yeminli Tercüme İzmir
Osmanlı Türkçesi ya da Osmanlıca, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk
anayasası olan Kanun-ı Esasî’de geçtiği hâliyle Türkçe (Osmanlı
Türkçesi: لسان توركى Lisān-ı Türkī; توركى Türkī; توركجه Türkçe; لسان
عثمانى, Lisān-ı Osmānī), 13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve
Osmanlı Devleti'nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan,
Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan Türk dili. Alfabe olarak
çoğunlukla Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir
biçimi kullanılmıştır. Halk arasında bazen bu dil dönemi için yanlış
bir tabir olan “Eski Türkçe” de kullanılmaktadır.
Türk yazı dilleri ve ağızları hakkında ilk bilgileri söz varlığı
verileriyle ve sözlü edebiyat ürünleriyle sunan, Türk dilinin ilk
sözlüğü ve dil bilgisi kitabı Divânu Lügati't-Türk’te, Kutadgu Bilig
adlı ünlü eserde,. Ali Şir Nevai’nin Muhakemetü'l-Lugateyn’inde,
Harezm-Kıpçak, Anadolu ve Çağatay sahasında XIX. yüzyıla kadar bu
dilin adı Türk tili, Türkî, Türkçe şeki. Bu yüzyıla dek Türk
lehçeleri arasındaki farklar çok büyük değildi. Özellikle XVI.
yüzyıldan başlayarak klasik gelişimini sürdüren Türk dili, Doğu
Türkçesi veya Çağatay Türkçesi ile Batı Türkçesi veya Osmanlı
Türkçesi diye adlandırılan iki büyük yazı dili hâlinde Türk
dünyasında varlığını sürdürüyordu.
Osmanlı Türkçesinin “lisan-ı Osmani”, “Osmanlı lisanı” diye
adlandırılmasına ünlü sözlükçü, yazar Şemseddin Sami şu sözlerle
karşı çıkmış ve tıpkı Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Ulug Has Hacib, Ali Şir
Nevai gibi dilin adının “Türkçe” olduğunu ifade etmiştir:
Söylediğimiz lisan ne lisanıdır ve nereden çıkmıştır? Osmanlı lisanı
tabirini pek de doğru görmüyoruz çünkü bu unvan Selâtin-i
Osmaniye’nin birincisi, fatih-i meşhurun nam-ı âlilerine nisbetle
müşarünileyhin tesis etmiş oldukları bir devletin unvanıdır. Hâlbuki
lisan ve cinsiyet müşarünileyhin zuhurundan ve bu devletin
tesisinden eskidir. Asıl bu lisanla mütekellim olan kavmin ismi
“Türk” ve söyledikleri lisanın ismi dahi “lisan-ı Türkî”dir. Cühela-yı
avam indinde mezmum addolunan ve yalnız Anadolu köylülerine ıtlak
edilmek istenilen bu isim intisabıyla iftihar olunacak bir büyük
ümmetin ismidir.
Şemseddin Sami, Osmanlı lisanı, Çağatay lisanı gibi adlandırmaların
yakışıksız olduğunu, Çağatay adının da Türk kavimlerinden birinin
adı olması dolayısıyla dil adı olmayacağını belirtmiştir. Sami’nin
çok doğru ifadesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nda kullanılan yazı dili
Türkî-i Garbî yani Batı Türkçesi, aktar-ı baidede ‘uzak ülkelerde’,
Türkistan coğrafyasında kullanılan yazı dili ise Türkî-i Şarkî yani
Doğu Türkçesidir. Düşüncelerini kendi sözleriyle şöyle açıklamıştır:
Bize kalırsa o aktar-ı baidedeki Türklerin lisanıyla bizim lisanımız
bir olduğundan ikisine de “Lisan-ı Türkî” ism-i müştereki ve
beynlerindeki farka da riayet olunmak istenildiği hâlde onlarınkine
“Türkî-i Şarkî” ve bizimkine “Türkî-i Garbî” unvanı pek münasiptir.
Klasik devirde "Osmanlı Türkçesi" ayrı bir dil olarak algılanmamış,
üç dilden (elsine-i selase) oluşan bir karışım olarak görülmüştü.
"Türkçe" ise, evde, sokakta ve köyde konuşulan basit dile verilen
addı. Ancak 19. yüzyılda standart bir yazı dili ihtiyacının
belirmesiyle birlikte Osmanlı dili tartışmaları yoğunlaştı. Bu dilin
belkemiğini oluşturan Türkçenin güçlendirilmesi ve yazı dilinin
Türkçe konuşma diline yaklaştırılmasına ilişkin talepler Şinasi, Ali
Suavi, Ahmet Vefik Paşa gibi yazarlarca dile getirildi. 19. yüzyıl
sonlarında doğan Türkçülük akımı, Osmanlı yazı dilinin esasen Türkçe
olduğu ve "Türkçe" diye adlandırılması gerektiğini vurguladı.
Cumhuriyet döneminde ise "Osmanlı Türkçesi" deyimi genellikle
olumsuz bir anlam kazandı. Dil Devrimi'ni izleyen kültürel ortamda,
"Osmanlı Türkçesi", Türkçeden ayrı ve yoz bir dil olarak görüldü.
Türk Dil Kurumu'nda 1983'e dek bu görüş egemendi. Buna karşılık
Osmanlı kültürüne yakınlık duyan muhafazakâr kesim, Osmanlı yazı
dilinin de Türkçenin bir lehçesi olduğunu vurgulamak amacıyla
"Osmanlı Türkçesi" deyimini tercih etti (örneğin Faruk Kadri
Timurtaş, Mustafa Özkan vb.).
Öte yandan, Osmanlı yazı diline "Osmanlı Türkçesi" adı verildiği
zaman, bundan çok farklı bir dil olan Osmanlı dönemi konuşma
Türkçesine ne ad verileceği konusu, çözülmemiş bir sorun olarak
kalmaktadır.
23 Aralık 1876'da ilan edilen Osmanlı İmparatorluğu ilk anayasası
olan Kanun-i Esasi'nin 18. maddesinde devletin resmî dilinin
"Türkçe" olduğu belirtilmiş ve Türkçe bilmeyenlerin devlet
memuriyetine alınmayacağı ifade edilmiştir:
Alfa Ltd. - ®Konsolos Tercüme, çeviri işini uzun yıllardan beri
profesyonel olarak yapmakta olan ve Osmanlıca lisan bilgileri,
Osmanlıca konuşulan ülkelerde edindikleri yurt dışı eğitim ve
tecrübeleriyle pekişmiş tercümanları bünyesinde barındıran bir
çeviri, tercüme ve danışmanlık şirketidir. 2007 yılında
kurumsallaşmış olan firmamız, 20 yılı aşkın bir zamandan beri ABD,
Almanya, Avustralya, Hollanda, İngiltere, İsveç, Kanada ve TÜRKIYE
başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerindeki resmi ve özel
kuruluş ve organizasyonlar için tercüme hizmetleri sağlamaktadır.
Müşteri mahremiyetinin korunması, zamanından önce teslim, pırıl
pırıl akıcı bir dille hazırlanmış aslına sadık, doğru ve eksiksiz
çeviri, müşteri memnuniyetinin sağlanması, başta gelen ilkelerimiz
arasındadır.
Firmamıza teslim ettiğiniz Osmanlıca tercüme işleriniz daima hedef
dile ana dili düzeyinde vakıf kişilerce yapılır ve son kontrolden
geçirilir. Örneğin Osmanlıca çeviri metniniz, ana dili Osmanlıca
olan bir redaktör tarafından okunup düzeltildikten sonra size teslim
edilir. TÜRKIYE'deki okullarda öğretilen Osmanlıca yabancı dil
seviyesiyle yapılan tercümeler, Osmanlıca lisanını ana dil
seviyesinde bilen ve konuşan bir tercüman tarafından yapılacak
çeviri kalitesine asla erişemez! Nitekim bugün Turizm sektöründe,
hatta 5 yıldızlı otellerin çoğunda acemi ve ucuz tercümanların
çevirmiş olduğu tanıtım kitapçıkları hala kullanılmakta ve bunları
okuyan ana dili Osmanlıca turistler için eğlence ve alay konusu
olmaktadır. Firmanızın prestiji söz konusuysa ucuz tercüme
hizmetlerinden sakının!
Tercümanlarımız,
Mesleki Yeterliliğe Sahip....
Firmamız, tercüme hizmeti verdikleri lisan üzerine diplomalı,
mesleki yeterliliğe sahip, yetkin, ehil ve yurt dışı tecrübeleriyle
donanımlı, konularında uzman yüzlerce tercümanı bünyesinde
barındırmaktadır.
Bize güvenerek teslim ettiğiniz her proje, içerdiği konunun uzmanı,
o konuda eğitim almış, en az lisans, tercihen yüksek lisans ya da
doktora diplomalı yetkin bir tercüman tarafından çevirilir ve
ardından hedef dili ana dili seviyesinde bilen bir profesyonel
tarafından kontrolden geçirilir.
Tercüme sektöründeki bir çok firmanın sırf daha ucuza maletmek
çabasıyla benimsemiş olduğu yeterince iyi olsun yeter felsefesi
bizim asla kanıksamadığımız bir yaklaşım olup önümüze getirilen her
yeni projeyi dünkünden daha iyi yapabiliriz anlayışıyla ele alırız.
Yüksek Eğitim Sahibi....
Tercümanlarımızın hemen hepsi en az bir üniversite mezunu olup
minimum 5 yıllık çeviri tecrübesine sahiptirler. Master ve doktora
seviyesinde eğitime sahip olup çeviri alanındaki tecrübesi 20 yıldan
fazla olan tercümanlarımızın sayısı da bir hayli kabarıktır. Bir çok
tercüme bürosunun maliyet düşürmek için yaptığı gibi, öğrenci ya da
5 yıldan az tecrübeye sahip tercümanlarla prensip olarak
çalışmıyoruz.
Tercümanlarımızın çoğu 30 yaş ve üzerinde olup belli bir profesyonel
olgunluğa sahip, uzmanlık alanlarında vasıflı, diplomalı ve işinin
ehli kişilerdir.
Tercüme işinin altın kuralı "daima ana diline çevir" olarak kabul
edilirse, Türkçe'den yabancı dillere yapılacak olan çevirilerin o
dilleri ana dili seviyesinde konuşan bir profesyonel tarafından
yapılması ya da en azından tashih edilmiş olması şarttır.
Tercüme yapmak profesyonellerin işidir.
Amatörlerin, hobi olarak çeviri yapanların, yabancı dil
öğretmenlerinin ya da yabancı dil bilen sekreterlerin eline emanet
edilmemelidir!
Sadece hatasız olmakla kalmayıp, pırıl pırıl ve akıcı bir dille
hazırlanmış bir tercüme işinin üretilmesi, ucuz fiyatlarla mümkün
değildir.
Ancak bazen bu gerçeğin farkına vardığınızda iş işten geçmiş
olabilir.
TÜRKIYE’de “tercüman” mesleki ünvani, avukatlik ya da doktorluk
mesleklerinde oldugu gibi yasalar altinda koruma altina alinmis
degildir. Bu da demek oluyor ki, yeterli seviyede dil bildigine
"kendince" ikna olmus olan herkes tercüman oldugunu iddia edebilir.
Ardindan, uzmanlik gerektiren bir metin önlerine getirildiginde,
birakin çevirebilmeyi, tam ve dogru olarak anlamakta bile zorlanacak
bir dil seviyesinde olmalarina ragmen kendilerine tercüme bürosu
dahi açabilirler.
O YÜZDEN SİZİ UYARIYORUZ UCUZ TERCÜME HİZMETLERİNDEN SAKININ! |
|
|
|
|